İlk defa 1988 yılında doku uyumlu kardeşin kordon (göbek bağı) kanından elde edilen kan kök hücrelerinin Fanconi anemisi (kansızlık ve kemik iliği yetmezliği ile karakterize bir hastalık) bulunan diğer kardeşe başarılı bir şekilde nakledilmesinden sonra bir zamanlar plasenta (bebeğin eşi) ile beraber atılan kordonun hayat kurtarabilen kan kök hücreleri barındırdığı fark edilmiş ve yeni doğan bebeklerden alınan kordon kanı pek çok genetik (ırsi), hematolojik (kan) , immunolojik (bağışıksal) ve onkolojik (kanser) hastalığın tedavisinde kullanılmak üzere saklanmaya başlanmıştır. Son 20 yılda tüm dünyada yaygın hale gelen kordon kanı saklanması için çoğu ticari amaçlı olmak üzere pek çok merkez açılmış ve kordon kanı bankacılığı dev bir sektör haline gelmiştir.
Ne yazık ki doğum yapmak için başvuran hastalar bu konuda yeterince ve doğru biçimde bilgilendirilmemektedir. Çoğu zaman hamile kadınlara ‘’ kordon kanı yeni doğacak bebeğiniz ve/veya aile bireylerinde ileride gelişebilecek lösemi ve lenfoma gibi kanserlerin kök hücre nakli ile tedavisinde kullanılmak üzere saklanmaktadır’’ şeklinde yeterince doğru ve aydınlatıcı olmayan bilgi verilmektedir. Bu yazıda hem hastaların hem de hekimlerin doğru biçimde bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.
Kordon kanından elde edilecek kök hücreler kemik iliği veya kanda dolaşan kök hücrelere göre 2 açıdan üstündür: 1. Doku reddi olmaması için kemik iliği veya kanda dolaşan kök hücrelerle yapılacak nakilde tam doku uyumu gerekirken, kordon kanından elde edilen kök hücre nakillerinde bu uyumun tam olması gerekmemektedir. Başka bir deyişle vücut kısmi uyumlu bile olsa dokuyu reddetmemektedir. Bu çok önemli bir avantajdır zira tam uyumlu doku bulmak kan ve kemik iliği de dahil her türlü organ nakillerinde en büyük sorundur. Kısmı uyumlu verici bulma şansı çok daha fazladır.
2. Graft versus host (vücudun nakli ret etmesi) reaksiyonu olarak bilinen ve vericide bulunan özel bir kan hücresi (T lenfosit) aracılığı ile alıcı vücudunda başlatılan değişen derecelerde ve hızda doku hasarı (deri, karaciğer, barsak ve akciğer) ile karakterize hastalık kordon kanı kök hücreleri ile yapılan nakillerde daha az görülmektedir.
Kordon kanı tüm dünyada iki ayrı şekilde saklanmakta veya bankalanmaktadır. Bunlardan birincisi kişisel bankalama olarak bilinen ileride hastanın kendisi tarafından kullanılmak üzere saklanması, diğeri ise aynen kan bankaları gibi halka yönelik olarak kullanılmak üzere saklanmasıdır.
Kişisel bankalanma daha çok kar amacı güden şirketler tarafından sağlanmakta ve ülkemizde de en çok bu şekli ile uygulanmaktadır. Aileler kişisel kordon kanı saklamasını ya hiç bir neden olmadan (ailede kök hücre naklini gerektirebilecek herhangi bir hastalık mevcudiyeti veya şüphesi olmadan) istemekte (biyolojik sigorta); veya ailede böyle bir hastalık varsa önlem olarak uygulamaktadır. Halka açık kullanım için ise gelen kordon kanı örneklerinin ise doku tiplemesi yapılarak bu amaçla geliştirilmiş bir ağ üzerinden veri izleme ve taraması yapılmasına izin verilerek ihtiyaç olduğunda başka bir hasta için kullanılması amaçlanmaktadır.
1997 yılında Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Cemiyeti (American College of Obstetrics and Gynecology) bir açıklama yaparak ailelere bir risk değerlendirmesi ve saklanan kordon kanının dönüşü konusunda gerçekçi bilgilendirme yapılmadan kişisel amaçlı kordon kanı saklanmasının doğru olmadığını deklere etmiştir. Bunun nedenleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
1. Kişisel olarak depolanan kordon kanından elde edilen kök hücrelerin hastanın kendisine nakledilmesine ait çok az sayıda çalışma vardır.
2. Kordon kanından elde edilen kök hücreler aynı hastada gelişen genetik ve metabolik hastalıkların tedavisinde kullanılamaz zira aynı genetik değişiklik potansiyeli o kök hücrelerde de mevcut olabilir.
3. Çocukluk çağı lösemilerinin (kan kanseri) tedavisinde hastanın kendi kordon kanı kök hücreleri kullanılamaz çünkü daha sonra lösemi gelişen çocukların kordon kanı kök hücreleri incelendiğinde lösemiye yol açan bozukluklar o hücrelerde de saptanmıştır.
1999 yılında ise Amerikan Çocuk Doktorları Akademisi ( American Academy of Pediatrics) yayınladığı bildiride kişisel amaçlı saklanan kordon kanına kişinin ne oranda ihtiyaç duyacağı bilinmediği ve son derece düşük olduğu tahmin edildiğinden (2700 de bir ile 200.000 de bir arasında) şayet ailede kök hücre nakli ile tedavi edilebilecek bir hastalık yoksa bu amaçla kordon kanı saklanmasını önermemekte ve bunun bir biyolojik sigorta olarak görülmesinin yanlış olduğunu belirtmektedir.
2007 yılında Amerikan Çocuk Doktorları Akademisi aynı deklerasyonu yenilemiş ve Amerikan Tıp Cemiyetinin Etik ve Hukuki İlişkiler Konseyi (The Council on Ethical and Judicial Affairs of the American Medical Association) ile Amerikan Kan ve Kemik İliği Nakli Cemiyeti (the American Society for Blood and Marrow Transplantation) bu bildiriyi destekleyen açıklamalar yapmışlardır. 2009 yılında kök hücre nakli yapan kan hastalıkları uzmanlarının ortak görüşüde bu yönde olmuştur. Avrupa birliğinin bilim ve yeni teknolojiler etiği çalışma grubu (European Commission’s Group on E thics in Science and N ew Technologies (EGE)), İngiliz Kraliyet Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Derneği (Royal College of Obstetricians and Gynaecologists (RCOG)) ve Dünya Kemik İliği Vericileri Birliği (World Marrow Donor Association) kendi deklerasyonlarında kişisel saklanan kordon kanı ile bebeğpin kendisi ve aile bireylerinde ileride oluşabilecek ciddi hastalıklara karşı koruyucu olacağı yönünde yapılan spekülasyonlar konusunda uyarılmaları gereğini vurgulamışlardır.
Sonuç itibari ile tüm bu dernekler ve çalışma gruplarının kişisel amaçlı kordon kanı bankalanması hakkında vardığı ortak sonuç ve önerileri şöyledir:
1. Kordon kanı saklanması hakkında bilgi edinmek isteyen çiftler kişisel ve halka açık saklanma ve işlemlerin avantaj ve dezavantajları konusunda bilgilendirilmesi,
2. Eğer ailede kordon kanı kök hücreleri ile tedavi edilebilecek bir hastalık mevcut değil ise kişisel saklamanın önerilmemesi,
a. Kord kanın kök hücrelerindede kanser öncesi değişimler tespit edilmesinden
b. Hastanın kendi kord kanına ihtiyaç duyma oranının düşüklüğünden dolayı
3. Kordon kanı alınmasının doğum sonunda kordonun klempleme zamanlamasını değiştirmemesi grektiği,
4. Kordon kanını saklayan şirketlerin kök hücrelerinde tespit edilen anormal sonuçları aileye bildirme zorunluluğu getirilmesi,
5. Kordon kanı alınmasının zor komplike olmuş doğumlarda önerilmemesi,
6. Kordon kanının saklanmasını öneren kişi veya kurumların kanı saklayan kişi veya kurumlara herhangi bir ticari veya diğer bağlantıları olmadığı konusunda aileye bilgi vermeleri gerektiği vurgulanmaktadır.